Anasayfa » SWAT 4 GOLD EDITION [PC]

SWAT 4 GOLD EDITION [PC]

SWAT 4 Gold Edition, zamanın geçmesine aldırmadan hâlâ dip köşelerde nefes alabilen, belli bir yaş grubunun hafızasında tozlu bir rafta gibi duran, ama içine girmeye cesaret ettiğinde seni hâlâ içine çekebilen nadir oyunlardan biri.

Bugün pek çok modern taktiksel FPS oyunu çıksa da, SWAT 4’ün bıraktığı etkinin bir benzerine rastlamak kolay değil. Çünkü bu oyun sadece nişan alıp ateş etmenin ötesinde, düşünmeyi, dikkatli olmayı, plan yapmayı ve en önemlisi sivil hayata saygıyı öğreten bir atmosfer sunuyordu. Oyun bunu gözünüze sokmadan, doğal bir şekilde yapıyordu. Ve belki de onu zamansız yapan tam olarak buydu.

İlk defa SWAT 4’ü oynadığımda yıl 2005’ti. Bilgisayarımın kasası fan sesiyle inliyor, CRT monitörümden gelen o solgun ışıkla odamı aydınlatıyordum. Herkes Counter-Strike oynarken, ben bir SWAT timinin lideri olmanın ciddiyetini ve yükünü hissediyordum. Çünkü burada mesele sadece “adam vurmak” değildi. Hatta çoğu zaman adam vurmamaya çalışıyordun. Suçluyu sağ yakalamak, sivilleri korumak, prosedürlere sadık kalmak, raporlama yapmak ve disiplinli davranmak gerekiyordu. Kısaca, SWAT 4 seni bir polis değil, bir profesyonel yapıyordu. Bu yüzden SWAT 4, çoğu oyunun başaramadığı bir şeyi başarıyordu: Rolü gerçekten yaşatmak.

Görevler öylesine detaylı ve atmosferik tasarlanmıştı ki, her bir operasyon ayrı bir küçük film gibi geliyordu. Bazen karanlık bir gece kulübünde rehineleri kurtarıyordun, bazen terk edilmiş bir evde, tarikat üyelerinin arasına sızıyordun. Her görevde başka bir yapı, başka bir gerilim vardı. Girdiğin ortamlar yaşayan mekanlardı; oyuncaklarla dolu bir çocuk odası, kitaplarla çevrili bir bodrum, metal tezgâhların soğukluğuyla seni ürperten bir otopsi salonu… Her detay seni o dünyanın içine çekiyor, görev başladığında gerçek hayattaki dikkat eşiğin neyse oraya geçmeni sağlıyordu. Dikkatli olman gerekiyordu çünkü bir odanın köşesinden çıkan bir silah sadece seni değil, masum bir rehineyi de hedef alabilirdi.

Takımınla olan iletişim oyunun bel kemiğiydi. Sol alt köşedeki dört SWAT elemanı, senin emirlerini bekliyorlardı. Onlara kapı açtırıyor, içeriyi kontrol ettiriyor, suçluyu yere yatırıp kelepçelettiriyordun. Her biri kendi başına bir yapay zekâya sahipti ve seni gerçekten destekliyorlardı. Onların söyledikleri şeyler, görevde olup bitenleri sürekli taze tutuyordu. “Suspect spotted!” dediğinde içgüdüsel olarak tetik parmağın geriliyordu. “We’ve got a runner!” duyduğunda hemen haritayı gözden geçiriyor, kaçabileceği çıkışları tahmin etmeye çalışıyordun. Oyunun bu iletişim yapısı, o dönem için oldukça başarılıydı ve bugünden bakıldığında bile hâlâ geçerliğini koruyor.

Gold Edition ile birlikte gelen The Stetchkov Syndicate ek paketi ise bu deneyimi daha da derinleştiriyordu. Yeni görevler, yeni silahlar, düşman türleri ve en önemlisi kooperatif oynama özelliğiyle SWAT 4’ü adeta yeniden keşfetmeni sağlıyordu. Özellikle arkadaşlarınla oynadığında, takım içindeki koordinasyon bir anda gerçek bir SWAT timine dönüşüyordu. Flashbang atan, kapıyı kıran, girip bağıran, suçluyu yere yatıran dört kişi… İşte o anlar öylesine sinematik ve heyecan vericiydi ki, bazen oyunu oynarken olanları kaydetmek isteyip, sonra sadece oturup tekrar izlediğim çok olmuştur. Çünkü bir kapının önünde herkes pozisyon almışken, biri sayarken diğeri kapıyı kırıyor, içeri bomba giriyor ve ardından beş saniye içinde içerideki herkes yere yatıyor… Bu sahneleri planlamak ve başarmak, oyunun sunduğu en büyük ödüllerden biriydi.

SWAT 4’ün en çarpıcı yönlerinden biri de oyun boyunca attığın her adımın puanlanıyor oluşuydu. Suçluyu öldürdün mü? – puan. Kelepçelemeden bırakıp gittin mi? – puan. Delil toplamadın mı? Yine – puan. Bütün görevi bitirsen bile, gerekli puanı toplayamazsan o görevi başarısız sayıyordu. Bu da oyuncuyu sadece görevi bitirmeye değil, “doğru şekilde” bitirmeye zorluyordu. Ve bu, alıştığımız FPS mantığının dışındaydı. SWAT 4, başarının ölçüsünü değiştiren bir oyundu. Evet, düşman yok edilmişti ama ya kurallar? Ya prosedürler? İşte burada seni sorgulatıyordu. Bu yüzden, her görevin sonunda aldığın puan ekrana geldiğinde sadece bir skor değil, bir vicdan muhasebesiyle de karşı karşıya kalıyordun.

Ses tasarımı ve atmosfer konusu ise tam anlamıyla döneminin çok ötesindeydi. Kapalı bir odanın sessizliğinde sadece uzaktan gelen adımlar, bir yerlerde çalan televizyon sesi, bir suçlunun mırıldandığı sözler ya da bir rehinenin korku dolu fısıltısı… Bu sesler atmosferi o kadar güçlü kılıyordu ki, oyun bazen tek bir silah sesi olmadan bile tansiyonunu yükseltebiliyordu. Burası belki de SWAT 4’ün en büyük başarısıydı: Gerilimi susturmakla sağlamak.

Grafiklere bugün baktığımızda elbette yaşlandığını inkâr edemeyiz. Karakter animasyonları biraz köşeli, ışıklandırmalar bugünün motorlarına göre zayıf kalıyor. Ama her şey yerine oturmuş. Tasarımlar stilize değil ama işlevsel. Mekanlar detaylı, çevresel anlatım güçlü. Ve en önemlisi, o karanlık, kasvetli hava hep korunmuş. SWAT 4, stil peşinde koşmuyor; gerçekçilik ve atmosfer peşinde koşuyor. Ve bunda da fazlasıyla başarılı.

Bugün SWAT 4’ü açıp oynamak hâlâ mümkün. Mod desteği sayesinde grafikler güncellenebiliyor, yeni görevler yüklenebiliyor, oynanış ayarları değiştirilebiliyor. Hatta bazı topluluklar hâlâ aktif olarak görev paylaşıyor. Ancak oyunu esas güzelleştiren şey, onun hatıralarda bıraktığı yerdir. Çünkü SWAT 4, bir dönemi temsil ediyor. Oyunların mekanik olarak kendini tekrar etmeye başladığı bir dönemde, farklı bir şey yapmak isteyen, cesurca kendi çizgisiyle yürüyen bir yapımdı. Bugün onu özlemle anmamızın nedeni de bu: O, zamanının dışında kalmayı başarmış bir klasikti.

Summary
İşin en güzel tarafı şu: SWAT 4 hâlâ açıldığında çalışıyor. Hâlâ seni geriyor. Hâlâ seni düşündürüyor. Belki seni görsel olarak etkilemez ama sana “Bir kapının ardında ne var?” sorusunu tekrar sordurtur. Seni öylece içeri dalmaktan alıkoyar ve seni yavaşlatır. Tıpkı yaş aldıkça hayatın seni yavaşlattığı gibi...
Good
  • Görev tasarımları gerçekçi ve çeşitli,
  • Takım emir sistemi detaylı ve sorunsuz çalışıyor,
  • Atmosfer ve gerilim çok iyi yansıtılmış,
  • Suçluyu sağ yakalama ve prosedür odaklı oynanış sıradışı,
  • Ses tasarımı dönemine göre etkileyici,
Bad
  • Grafikler ve animasyonlar günümüz standartlarına göre yaşlı,
  • Hikâye neredeyse yok denecek kadar zayıf,
  • Yapay zekâ bazen saçma tepkiler verebiliyor, evet...
  • Görevler puan odaklı olduğundan bazen fazla kuralcı hissettirebiliyor,
7
İYİ
GRAFİK - 7
SES / MÜZİK - 8
HİKAYE - 5
ATMOSFER - 7
TEKRAR OYNANABİLİRLİK - 8

YAZI NASIL OLMUŞ? OY VER!

0 0

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Lost Password

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

Send this to a friend