Anasayfa » FINAL FANTASY XV [PC]

FINAL FANTASY XV [PC]

Final Fantasy XV, Square Enix’in onlarca yıllık JRPG mirasını alıp modern dünyaya uyarlama çabası olarak çıktığında pek çok oyuncunun aklında soru işaretleri vardı. On yılı aşan geliştirme süreci, değişen ekipler, defalarca revize edilen senaryo ve ismi bile değişen proje yapısı...

Bütün bu karmaşanın sonunda ortaya çıkan şeyin hâlâ “bir Final Fantasy oyunu” olup olmayacağı ciddi şekilde tartışılmıştı. Ama sonra oyun çıktı. Ve oynayanlar, bu dünyanın biraz eksik ama bir o kadar da sıcak bir hikâyeye ev sahipliği yaptığını, eksikliklerine rağmen unutulmaz bir yolculuğa sürüklediğini fark etti. Final Fantasy XV, mükemmel bir oyun değil belki ama insanda iz bırakan bir oyun. Ve bazen bu çok daha kıymetli.

Oyuna başladığınızda her şey oldukça sade başlar. Noctis, üç yakın arkadaşıyla birlikte arabasına atlar ve Lucis Krallığı’ndan yola çıkar. Dışarıdan bakıldığında basit bir yolculuk gibi görünse de, bu yolculuk aslında yavaş yavaş bir büyüme hikâyesine, kişisel bir trajediye ve sonunda ağır sorumlulukların altına girilen bir kahramanlık öyküsüne dönüşür. Ve bu dönüşüm öylesine kademeli, öylesine içten işlenmiştir ki, oyuncu olarak sen bile bir noktada farkında olmadan bu dört kişilik grubun beşinci üyesi gibi hissetmeye başlarsın. Noctis, Prompto, Ignis ve Gladiolus… Hepsi farklı karakterlere sahip, ama aralarındaki bağ o kadar doğal gelişiyor ki, oyun boyunca bu yol arkadaşlığı seni oyunda tutan en büyük kuvvet haline geliyor.

Hikâyeye baktığında aslında çok daha büyük bir dünya, siyasi entrikalar, sihirli kristaller, tanrılar ve kadim düşmanlar var. Ama anlatım sıklıkla kesintili, hatta bazı olaylar dış kaynaklara (film ve anime serisi gibi) bırakılmış durumda. Bu da birçok oyuncunun ana hikâyeye tam bağlanmasını zorlaştırmış olabilir. Ama buna rağmen, oyunun esas gücü karakterlerin kendi aralarındaki ilişkilerde ve küçük anlarda saklı. Kamp yaparken fotoğraflara bakmak, akşam yemeğinde Ignis’in yeni tarifini denemek ya da sırf güneş batarken birlikte manzara izlemek gibi detaylar, oyuncunun bu grubun bir parçası gibi hissetmesini sağlıyor. Hikâye bazen sarsak ilerlese de bu küçük anlar oyunun kalbini oluşturuyor.

Savaş sistemi serinin önceki oyunlarından oldukça farklı. Aktif, gerçek zamanlı bir sistem kullanılmış. Noctis bir anda pozisyon değiştirebiliyor, farklı silahlar arasında geçiş yapabiliyor ve takım arkadaşlarına özel komutlar vererek savaş alanını kontrol altında tutabiliyor. Başlarda biraz karmaşık gibi görünse de, birkaç saat sonra dövüş sistemi oldukça akıcı hale geliyor. Özellikle düşmanların büyüklüğü arttıkça ya da ortam daha karmaşıklaştıkça, savaşın görsel ve mekanik etkileyiciliği artıyor. Ancak kabul etmek gerekir ki, bazı oyuncular bu sistemin yeterince derin olmadığını, özellikle taktiksel anlamda eski oyunların seviyesine ulaşamadığını düşünebilir. Yine de dövüşlerin sinematik sunumu, animasyon kalitesi ve müzikle olan uyumu çoğu zaman bu eksikliği unutturuyor.

Grafikler ise gerçekten muazzam. Işıklandırmalar, karakter modellemeleri, devasa harita ve detaylı ortamlar; her biri özenle hazırlanmış. Doğal manzaralarla bezeli açık dünya, sanki bir fantezi romanının içinden çıkmış gibi. Özellikle gece-gündüz döngüsü ve hava durumu değişimleri, oyunun atmosferine çok şey katıyor. Bir tepeden baktığında güneşin batışı, yağmur altında arabayla ilerlerken camlara düşen damlalar ya da rüzgarda dalgalanan saçlar… Bu detaylar göz kamaştırıyor. Oyunun grafiksel sunumu, o zaman için konsolların ve PC’nin sınırlarını zorlamıştı, hâlâ da etkileyiciliğini koruyor.

Ses ve müzik ise Final Fantasy serisinin en güçlü olduğu alanlardan biri ve FFXV bu konuda da sınıfı geçiyor. Yoko Shimomura’nın bestelediği soundtrack; hüzünlü piyano melodilerinden epik savaş senfonilerine kadar geniş bir yelpazeye sahip. Özellikle “Somnus” ve “Apocalypsis Noctis” gibi parçalar, oyun dışında bile dinlenebilecek türden eserler. Karakter seslendirmeleri de oldukça başarılı. Hem İngilizce hem Japonca dublajlar kaliteli, duyguyu taşıyor. Özellikle duygusal anlarda karakterlerin ses tonları, senin de o anın içine girmene yardımcı oluyor.

Yan görevler konusu biraz tartışmalı. Evet, içerik olarak bol sayıda yan görev var ama bunların çoğu “git şunu al, getir” türünden basit yapıda. Görev anlatımları ya da sonuçları hikâyeye derinlik katmıyor. Bazı oyuncular için bu içerikler sadece level kasmak için araç oluyor. Ancak oyunun dünyasını keşfetmekten keyif alan oyuncular için bu görevler bahane, asıl amaç haritayı dolaşmak, yeni yerler görmek ve belki de bir kamp alanı daha bulup arkadaşlarınla gecelemek oluyor. Ayrıca Chocobo yarışları, balık tutma sistemi ve Ignis’in yemek tarifleri gibi detaylar, bu evrenin küçük ama tatlı renkleri arasında yer alıyor.

Oyunla ilgili bir başka önemli konu da gelişim sistemiydi. XP biriktiriyor, kamp yaptığında bu XP’leri işleyip seviye atlıyorsun. Bu sistem, klasik RPG mantığını biraz değiştiriyor. Oyunun temposunu da etkiliyor çünkü kamp yapmadan XP kazançların boşa gidiyor gibi hissediyorsun. Ama aynı zamanda seni sık sık kamp yapmaya ve bu yavaş anları yaşamaya itiyor. Zaten Final Fantasy XV’in genel yapısı da bundan ibaret: Hızlı sahnelerin yanında yavaş anlara da bolca yer veriyor.

Ve tüm bunların üzerine bir de oyunun duygusal yükü geliyor. Spoiler vermeden konuşmak gerekirse; Final Fantasy XV, özellikle son bölümlerinde oldukça ağır bir ton alıyor. Karakterlerin geçirdiği değişimler, yaşadıkları kayıplar ve kabulleniş süreci, oyuncuyu da içten içe etkiliyor. Özellikle yolculuğun sonunda yapılan kısa bir kamp sahnesi, oyun dünyasında nadir görülen duygusal vuruşlardan biri. Bu dört arkadaşın yolculuğu bitiyor ama bıraktıkları iz kolay kolay silinmiyor.

Final Fantasy XV belki serinin en derin, en komplike oyunu değil. Belki bazı yönleriyle “keşke daha iyi olsaydı” dedirtiyor. Ama yine de bir oyun olarak bakıldığında samimi, sıcak, yer yer dokunaklı bir deneyim sunuyor. Yolda geçen saatler, arabanın radyosunda çalan eski Final Fantasy müzikleri, karakterlerin birbirine takılması, güneş batarken durup manzarayı izlemek… Bu anlar öyle güçlü ki, oyunun teknik eksiklikleri bir noktadan sonra ikinci plana düşüyor.

Summary
Bugün geriye dönüp baktığımda Final Fantasy XV’i mükemmel bir oyun olarak değil, unutulmaz bir yolculuk olarak hatırlıyorum. Ve bence bazı oyunlar tam da bu yüzden değerli. Hatasız oldukları için değil, duygulara dokundukları için.
Good
  • Görsel kalite ve sanat tasarımı çok başarılı, üfff...
  • Müzikler etkileyici ve duygusal,
  • Karakter ilişkileri güçlü ve içten,
  • Savaş sistemi akıcı ve eğlenceli,
  • Yolculuk hissi benzersiz, duygusal anlatımı kuvvetli,
Bad
  • Hikâye anlatımı yer yer kopuk ve eksik,
  • Yan görevler sıradan ve tekrar eden türde,
  • İçeriğin bir kısmı oyun dışı kaynaklara bırakılmış (film, anime),
7.8
İYİ
GRAFİK - 9
SES / MÜZİK - 8
HİKAYE - 7
ATMOSFER - 8
TEKRAR OYNANABİLİRLİK - 7

YAZI NASIL OLMUŞ? OY VER!

0 0

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Lost Password

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

Send this to a friend