Anasayfa » DEATH STRANDING – DIRECTOR’S CUT [PC]

DEATH STRANDING – DIRECTOR’S CUT [PC]

Death Stranding zaten alışılmış oyun kalıplarını yıkan, yeni bir anlatım ve oynanış deneyimi sunan bir yapımdı. Kimi oyuncular için yılın en iyi oyunu, kimileri için ise bir yürüme simülatörü olarak tanımlandı. Ama hangi tarafta olunursa olunsun, kesin olan bir şey vardı: Bu oyun başka bir şeye benzemiyordu.

Kojima Productions, “Director’s Cut” sürümünü duyurduğunda birçok kişi bu sürümün ne getireceğini, ne değiştireceğini, hatta neyi “düzelteceğini” merak etti. Çünkü çoğu kişi zaten ilk versiyonun Kojima’nın vizyonunun son hali olduğunu düşünüyordu. Fakat ortaya çıkan içerik, sadece birkaç eklentiyle sınırlı kalmadı. Aksine, Death Stranding: Director’s Cut, orijinal deneyimi daha da cilalayarak hem yeni hem de veteran oyunculara hitap eden bir yapıya dönüştü. Üstelik bunu yaparken orijinal oyunun felsefesinden, ruhundan, anlatımından hiçbir şey kaybetmeden yaptı.

Oyuna ilk kez girerken fark ettiğiniz şey, PS5’teki ya da güçlü bir PC’deki görsel kalite farkı oluyor. Zaten Decima Engine ile hazırlanmış olan oyunun grafik motoru oldukça güçlüydü. Ancak Director’s Cut ile birlikte çözünürlük, ışıklandırma, gölgeler, efektler gibi birçok teknik detay daha da üst seviyeye çıkarılmış. Manzaralara bakmak, özellikle sabah güneşinin yeni doğduğu anlarda, sisin arasından süzülen ışık huzmelerini izlemek ya da gece yıldızların altındaki yalnız yürüyüşlerin hissi bambaşka bir hal alıyor. Tüm bu manzaraların sadece birer görsel değil, birer duygu taşıyıcısı olduğunu hissediyorsunuz. Sadece güzel göründüğü için değil; duygusal bir atmosfer sunduğu için de etkileyici oluyor. Oyunun bu versiyonunda 60 FPS deneyimi, yükleme sürelerinin neredeyse tamamen ortadan kalkması ve dualsense desteği, hisleri çok daha yoğun yaşamanıza neden oluyor.

DualSense desteği özellikle dikkat çekici. Haptic feedback ile taşırken yaşadığınız ağırlığı, dengede kalmaya çalışırken koltuğunuzda bile hissediyorsunuz. Adaptif tetikler, halat gerginliğini, silah tetik hissini ya da zıplarken yaşanan direnci aktarabiliyor. Bu sayede oyunun sunduğu taşıma hissi, gerçekten fiziksel olarak size daha çok geçiyor. Sam’in sırtındaki yük artık sadece ekranın içinde değil, elinizin içinde de hissediliyor. Bu da oyunun temel mekaniklerinden biri olan yürümeyi, sadece görsel değil, fiziksel olarak da duyumsamanızı sağlıyor.

Director’s Cut sürümünün sunduğu yeni görevler, bazı oyuncular için küçük dokunuşlar gibi görünse de, aslında hikâyeye ve oynanışa ciddi katkılar sağlıyor. Özellikle “Ruined Factory” görev zinciri, oyuna gizlilik odaklı yeni bir tat katıyor. Bu görevlerde Metal Gear Solid havası sezmemek imkânsız. Hideo Kojima’nın geçmişine göndermelerle dolu, daha karanlık ve daha “infiltrasyon” bazlı bir tasarım anlayışı getirilmiş. Işık oyunları, kamera açıları ve sinematik geçişler, bu görevlerde başlı başına mini bir film tadı veriyor. Bu görevlerin fazlalığı değil ama sunduğu atmosfer önemli. Ana hikâyeye organik şekilde eklenmiş olmaları da büyük artı. Sadece “ek içerik” değil; oyuncuya alternatif anlatım yolları sunuyorlar.

Yine bu sürümde gelen yeni yapılar da oynanışı hem daha erişilebilir hem de daha kişiselleştirilebilir hale getiriyor. Cargo Catapult, Buddy Bot ve Jump Ramp gibi yeni araçlar taşıma işini kolaylaştırıyor ama kesinlikle oyunun zorluğunu baltalamıyor. Tam aksine, bunlar doğru yerde ve zamanda kullanıldığında fayda sağlıyor. Özellikle Cargo Catapult ile yükleri uzak mesafeye fırlatmak hem eğlenceli hem de stratejik olarak avantajlı. Buddy Bot ise tamamen ayrı bir hava katıyor. Onunla beraber yürümek, yük taşımak, zaman zaman Sam’in bir yol arkadaşı gibi hissettirmesi… Bunlar sadece mekanik değil, duygusal olarak da oyun deneyimini zenginleştiren detaylar. Oyun sizi yalnız bıraksa da, bu küçük yardımcının varlığı bile “bu dünyada tamamen yalnız değilim” duygusunu güçlendiriyor.

Yeni dövüş alanları, yani Firing Range bölgesi ise belki de oyunun orijinal sürümünde eksik hissedilen tek şeyi tamamlıyor: pratik yapma imkânı. Bu alanlar, oyuncuya silahları deneme, yeteneklerini test etme ve çeşitli hedeflere karşı nasıl hareket edebileceğini öğrenme fırsatı sunuyor. Ana oyunda savaş çok büyük yer kaplamasa da, bazı oyuncular için çatışmalara hazırlanmak faydalı olabiliyor. Bu alanlar sayesinde yeni gelen oyuncular zorlanmadan mekaniklere alışabiliyor, tecrübeli oyuncular ise kendi oyun tarzlarını geliştirme imkânı buluyor.

Yine de, Death Stranding’in DNA’sı olan yalnızlık, bağ kurma ve yavaş tempo, Director’s Cut ile değişmiyor. Oyunun anlatmak istediği her şey hâlâ yerli yerinde duruyor. Hatta bu sürümde görsel detayların artması ve teknik gelişmelerle bu hisler daha da kuvvetli yansıtılıyor. Özellikle bazı sahneler, düşük çözünürlükte sıradan gibi görünürken burada adeta duygusal kırılma anlarına dönüşüyor. Sam’in yorgunluğunu, BB’ye duyduğu sevgiyi, geçmişe dair pişmanlıklarını, sessizliğini… Hepsi çok daha güçlü geçiyor ekrana. DualSense sayesinde bu duygular sadece görsel değil, fiziksel bir hisse de dönüşüyor.

Oyunda yapılan küçük yaşam kalitesi iyileştirmeleri de ciddi anlamda fark yaratıyor. Kullanıcı arayüzündeki sadeleştirmeler, kargo dağılım ekranlarındaki akıcılık, yeni taşıma seçenekleri ve rota planlamalarının kolaylaşması… Bunlar oyuncuya saygı duyan geliştirmeler. Director’s Cut, orijinal oyunun ruhunu bozmadan onu daha kullanıcı dostu hale getirmeyi başarıyor. Bu da oyunu daha çok kişiye açıyor. İlk oyunu ağır bulan bazı oyuncular için bu sürüm daha kabul edilebilir hale geliyor.

Oyunun duygusal merkezinde hâlâ BB var. Bebekle kurulan bağ bu versiyonda daha da güçlü. Özellikle yeni gelen içeriklerde BB ile olan etkileşimler artmış, bazı özel sahneler daha derin hale gelmiş. Sam’in gözlerinden yansıyan duygular, Norman Reedus’un performansıyla birleşince sizi sarıyor. Oyunun genel olarak sinematik anlatımı yine çok etkili. Bazı diyaloglar, bazı bakışlar, bazı duraksamalar, sinemada izlediğiniz en anlamlı sahneler kadar etkileyici. Kojima, “oyun” kavramını sinema ile birleştirmenin yeni bir yolunu bulmuş gibi.

Bu sürümle birlikte oyuncular, daha çok yapı inşa edebiliyor, dünyayı şekillendirme imkânı daha da artıyor. Online elementlerin etkisi daha belirginleşmiş. Oyuncuların bıraktığı yapılar artık daha anlamlı bir şekilde etki ediyor. Mesela bir rampanın doğru yere konmuş olması, hem size hem başkalarına zaman kazandırabiliyor. Bazen küçük bir yapı bile hayatta kalmanızı sağlayabiliyor. Bu da oyunun temel mesajını yeniden vurguluyor: Bağ kurmak, paylaşmak, birlikte var olmak. Her ne kadar dünyada yalnız yürüyor olsanız da, bıraktığınız izlerle başkalarının hayatına dokunuyorsunuz.

Müzik tarafında yeni parçalarla birlikte yine muhteşem bir atmosfer kurulmuş. Low Roar’ın parçaları zaten oyunun ruhunun ayrılmaz bir parçasıydı. Director’s Cut, buna yeni dokunuşlar da eklemiş. Bazı sahnelerde duyduğunuz birkaç nota bile içinizi titretiyor. Oyunun müzikleri sadece arka plan öğesi değil, hikâyenin duygusal anlatıcısı haline geliyor. Özellikle yolculuk sırasında spontane bir şekilde başlayan şarkılar, yürüyüşleri birer ruhsal deneyime dönüştürüyor.

Director’s Cut, orijinal oyunu oynayanlara yeni tatlar sunarken, yeni başlayanlar için daha erişilebilir bir yapı getiriyor. Ama en önemlisi, hiçbir şeyi basitleştirmiyor ya da yüzeyselleştirmiyor. Aksine, oyunun anlattığı her şeyi daha da derinleştiriyor. Kojima’nın ilk versiyonda söylemek istediği her şeyi biraz daha açık, biraz daha güçlü söylüyor. Daha önce bitirmiş olan oyuncular bile bu yeni içeriklerle kendilerini yeniden sorgularken bulabiliyor. Çünkü her yolculuk başka bir anlam barındırıyor.

Summary
Death Stranding: Director’s Cut, sadece “daha fazla içerik” değil. Bir oyunun vizyonunun ikinci katmanı gibi. Tüm katmanlarıyla birlikte bakıldığında, oyun medyasına ve oyuncuya bir şey söylüyor: Hikâye sadece hikâye değildir. Anlattığın şey kadar nasıl anlattığın da önemlidir. Director’s Cut, bu anlatım biçimini daha rafine hale getiriyor. Oyunu daha iyi anlıyor, karakterlere daha çok bağlanıyor, anlatılan hikâyeyi daha çok hissediyorsunuz. Bu sadece bir “yeni sürüm” değil. Bu, aynı yolculuğun farklı bir şekilde yaşanması.
Good
  • Gelişmiş görseller ve performans,
  • Yeni görevler ile çeşitlilik,
  • Gizlilik mekaniklerinin güçlendirilmesi,
  • Daha erişilebilir ama aynı derinlikte deneyim,
  • BB ile daha güçlü duygusal bağ,
Bad
  • Ana oyun yapısı temelde aynı,
  • Yeni içerikler sayıca sınırlı,
  • Savaş sistemi çok değişmemiş,
  • Yeni görevlerin süresi kısa,
9.2
HARİKA
GRAFİK - 10
SES / MÜZİK - 10
HİKAYE - 9
ATMOSFER - 10
TEKRAR OYNANABİLİRLİK - 7

YAZI NASIL OLMUŞ? OY VER!

0 0

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Lost Password

Please enter your username or email address. You will receive a link to create a new password via email.

Send this to a friend